Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Türk dili ile yazılı belgeler yaklaşık 1500 yıl öncesine; Göktürk Kağanlığı dönemine uzanır. Ancak bundan önce de Türk dilinin uzun bir geçmişi olduğu komşu kültürlerin dillerinde veya belgelerinde korunmuştur. Yazıyı bulan ve bu yazı sistemiyle bize hayli metin bırakan ilk kültür Sümer kültürüdür. Bu kültürün diline ait metinlerin incelenmesi sonucu, Sümerce olmadığı bilinen kelimelerden 168 kadarının Türkçe kökenli kelime olduğu tarihî ses denklikleriyle ortaya konmuştur. (Kaynak: OsmanNedim Tuna, Sümer ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ve Türk Dilinin Yaşı Meselesi, TürkDil Kurumu Yayınları, Ankara 1997). Mesela dar- kelimesinin Türkçe yar- “ikiye ayırmak”, dib kelimesinin yip “ip”, gişig’in eşik “kapı”, gud’un ud “öküz, sığır” olduğu anlaşılmıştır. Elbette bu kelimeler Türkçenin yaklaşık 3000-4000 yıl öncesine ait “Ana Türkçe” veya “İlk Türkçe” dediğimiz dönemlerine ait olmalıdır.
Eski Türkçe adını verdiğimiz ve Türkçe yazılı metinlere dayanan dönemden başlayarak bu güne kadar Türk halklarının ve Türk dilinin çok geniş bir coğrafyada, farklı topluluklar hâlinde yerleşik veya hareketli olarak var olduklarını görürüz. Tarihî ve günümüzdeki yerleşimleri bir araya getirdiğimizde Türk dilinin kuzeydoğu Sibirya’dan kuzey Hindistan’a, Çin’in içlerinden bütün Orta Asya, Ön Asya, Anadolu, Yunanistan yarımadası ve Balkanları içinde alarak Viyana önlerine, Deşt-i Kıpçak diye bilinen Kuzey Karadeniz düzlüklerinden İdil ırmağı boyunda Moskova yakınlarına, Irak ve Arapyarımadası dâhil olmak üzere Mısır’dan Fas’a kadar uzanan Kuzey Afrika topraklarına yayıldığını söyleyebiliriz. Bu çok geniş coğrafyada yüzyıllar boyunca onlarca halkla iç içe yaşayan Türk dili, bu halkların dilinden birçok kelime derlemiş ve birçok kelimeyi vedil özelliğini de bu dillere kültürlere aktarmış, taşımıştır.
Türkçenin yazılı olmadığı dönemlerde Sümerceyle olan ilişkilerinden yukarıda bahsetmiştik. Yine yazılı dönem öncesinde ve sonrasında Fin-Ugor dilleriyle Türk dilleriarasında temas ve alışveriş olduğu bilinmektedir.
Yazılı dönem öncesinde Samoyed diline giren yur “yüz” kelimesi, Türkçenin Batı Hun kolundan alınma olduğu bilinmektedir.
Fincede Türkçe kökenli yüzden fazla kelime tespit edilmiştir: Fin. al “alt” < Türk.al “ön”, paslikka < başlık, kasari < kazan, kussakka < kuşak vs.2
Aynı dil ailesinden Maricede de Türkçe kökenli kelimeler ve dilbilgisi unsurları vardır. Marice, Türkçenin bir kolu olan Çuvaşçadan hem söz varlığı unsurları almış, hemde sesbilgisi ve şekil bilgisi açısından etkilenmiştir. (Kaynak = Oğuzhan Durmuş, “Çuvaş-Mari Dil İlişkilerine Genel Bir Bakış I: (Çuvaşçanın Mariceye Etkisi)”, Türk Moğol Araştırmaları Prof. Dr. Tuncer Gülensoy Armağanı, (Ed.) Bülent Gül, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara 2012, s. 1-5.
Fin-Ugor grubunun Ugor dalına mensup olan Macarca ile Türkçenin ilişkileri hemçok eski hem de çok zengindir. Türk. Arbagçı/arvışçı “büyücü” > Mac. Orvos “doktor”,ács “ağaç”, bor “şarap”, iker “ikiz”, bocsan- “boşanmak, kurtulmak, affedilmek”, csavar“çevirmek” vs. (Günay Karaağaç, Türkçe Verintiler Sözlüğü, TDK Yay. Ankara 2008, s.XXXV). Osmanlı dönemindeki yoğun temaslar da Macarcada birçok Türkçe kelime bırakmıştır: basa “paşa”, papucs “papuç”, kobak “kabak”, bicsak “bıçak”, kapu “kapı”,katrán “katran”, kavuk “kavuk”, dalma “lahana dolması”, kurban “kurban”, penczere“pencere” vs. (Naciye Güngörmüş, “Macarcadaki Türkçe Kökenli Sözcüklerde Anlam Değişmeleri ve Anlam Kaymaları”, Türkçenin Dünya Dillerine Etkisi (29-30 Nisan2004), Akçağ Yayınları, Ankara 2004, 179-200).
Yazının kullanılmaya başladığı dönem, ms. 8. yüzyıldan itibaren, Türklerin dahahareketli olduğu, yazılı metinler sayesinde kültürel ilişkilerinin daha ayrıntılı takip edilebildiği bir dönemdir. 8.-10. Yüzyıllarda Türkçenin Çince, Soğdca, Toharca ve Moğolca gibi dillerle olan teması daha ayrıntılı bilinmektedir.
En önemli metinler olan Kültigin ve Bilge Kağan yazıtlarının birer yüzlerinin Çince olması, Türklerin Çince ile temaslarının derecesini göstermektedir. Türkçeye Çinceden giren inci, mantı, çay, sin “mezar”, tayfun vs. gibi birçok kelime vardır. Çincedeki Türkçe ödünçlemeleri tespit etmek ise Çin yazısının özelliğinden dolayı güçbir iştir. Son zamanlarda yapılan bir araştırmada Çincede Türkçe kökenli veya Türkçe üzerinden geçmiş 300 kadar kelime tespit edilmiştir. Bunların bir kısmı Hun döneminden girmiş kelime veya unvanlar, bir kısmı ise sonraki dönemlerde girmiş kelimelerdir.
àiwūchì “Danışma bürosu” < Tü. Ayruçï; bā’érsī “pars” < Tü. Bars; àidēng nínglí“Ay tanrısı” < Tü. aï-tängri; bùérhūtì “Kartal” < Tü. Bürküt; dēnglì “Gök, ilah” < Tü.Tängri; kèdūn “Hatun, Hükümdar eşi” < Tü. Qatun; sū “Su” < Tü. Su; wūshākè “Küçük”< Tü. Ušaq vs.3
Türkçenin Orta Asya’da yoğun temas hâlinde olduğu diller arasında Soğdca,Toharca Sanskritçe gibi Hint-Avrupa dil ailesine mensup dillerden bahsedilmelidir.
Uygur Türklerinin 8. Yüzyılın sonlarından itibaren Sogd alfabesini ve bu alfabeye dayalı Uygur alfabesini kullandıkları görülür. Yeni girilen Maniheizm ve daha sonra Turfan bölgesinde yayılan Budizm tesiriyle bu inanışların temel kitapları Türkçeye çevrilmiş, birçok kavram Çince ve Sanstkritçeden Türkçeye geçmiştir. Soğdçanın uştmah “cennet” kelimesi Türkçede uçmak olarak yüzyıllar boyunca yaşamış, sonra yerini cennet’e terk etmiştir. Yeni “cehennem” anlamında kullanılan tamu kelimesi de Soğdcadan alınmış bir kelimeydi. Yunus Emre’nin bir şiirinde şöyle geçer:
3 Alimcan İnayet, “Doğrudan ve Dolaylı olarak Çinceye Geçen Türkçe Kelimeler Üzerine”, TürkDünyası İncelemeleri Dergisi / Journal ofTurkish World Studies, Cilt: VI, Sayı 1, Sayfa: 81-99, İzmir 2006.
Yidi tamu sekiz uçmak herbirinün vardur yolı Hed bir yolda bin çârşû Allâh sana sundum elüm Soğdcadan dilimize geçmiş bir başka kelime de kent’tir (< kend). AzerbaycanTürkçesinde “köy” anlamında kullanılan kelime, Türkiye Türkçesinde Dil Devriminden sonra şehir yerine kullanılmaya başlanmıştır.Çanaç “korkak, gevşek”, çömerük “gözü az gören”, karşı “Han sarayı” gibikelimeler de Toharcadan Türkçeye geçmiştir.
Tarih: 2020-11-27 11:35:55 Kategori: Türkçe
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Türkçenin Dünya Dillerine Etkisi Nedir
Eski Türkçe adını verdiğimiz ve Türkçe yazılı metinlere dayanan dönemden başlayarak bu güne kadar Türk halklarının ve Türk dilinin çok geniş bir coğrafyada, farklı topluluklar hâlinde yerleşik veya hareketli olarak var olduklarını görürüz. Tarihî ve günümüzdeki yerleşimleri bir araya getirdiğimizde Türk dilinin kuzeydoğu Sibirya’dan kuzey Hindistan’a, Çin’in içlerinden bütün Orta Asya, Ön Asya, Anadolu, Yunanistan yarımadası ve Balkanları içinde alarak Viyana önlerine, Deşt-i Kıpçak diye bilinen Kuzey Karadeniz düzlüklerinden İdil ırmağı boyunda Moskova yakınlarına, Irak ve Arapyarımadası dâhil olmak üzere Mısır’dan Fas’a kadar uzanan Kuzey Afrika topraklarına yayıldığını söyleyebiliriz. Bu çok geniş coğrafyada yüzyıllar boyunca onlarca halkla iç içe yaşayan Türk dili, bu halkların dilinden birçok kelime derlemiş ve birçok kelimeyi vedil özelliğini de bu dillere kültürlere aktarmış, taşımıştır.
Türkçenin yazılı olmadığı dönemlerde Sümerceyle olan ilişkilerinden yukarıda bahsetmiştik. Yine yazılı dönem öncesinde ve sonrasında Fin-Ugor dilleriyle Türk dilleriarasında temas ve alışveriş olduğu bilinmektedir.
Yazılı dönem öncesinde Samoyed diline giren yur “yüz” kelimesi, Türkçenin Batı Hun kolundan alınma olduğu bilinmektedir.
Fincede Türkçe kökenli yüzden fazla kelime tespit edilmiştir: Fin. al “alt” < Türk.al “ön”, paslikka < başlık, kasari < kazan, kussakka < kuşak vs.2
Aynı dil ailesinden Maricede de Türkçe kökenli kelimeler ve dilbilgisi unsurları vardır. Marice, Türkçenin bir kolu olan Çuvaşçadan hem söz varlığı unsurları almış, hemde sesbilgisi ve şekil bilgisi açısından etkilenmiştir. (Kaynak = Oğuzhan Durmuş, “Çuvaş-Mari Dil İlişkilerine Genel Bir Bakış I: (Çuvaşçanın Mariceye Etkisi)”, Türk Moğol Araştırmaları Prof. Dr. Tuncer Gülensoy Armağanı, (Ed.) Bülent Gül, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara 2012, s. 1-5.
Fin-Ugor grubunun Ugor dalına mensup olan Macarca ile Türkçenin ilişkileri hemçok eski hem de çok zengindir. Türk. Arbagçı/arvışçı “büyücü” > Mac. Orvos “doktor”,ács “ağaç”, bor “şarap”, iker “ikiz”, bocsan- “boşanmak, kurtulmak, affedilmek”, csavar“çevirmek” vs. (Günay Karaağaç, Türkçe Verintiler Sözlüğü, TDK Yay. Ankara 2008, s.XXXV). Osmanlı dönemindeki yoğun temaslar da Macarcada birçok Türkçe kelime bırakmıştır: basa “paşa”, papucs “papuç”, kobak “kabak”, bicsak “bıçak”, kapu “kapı”,katrán “katran”, kavuk “kavuk”, dalma “lahana dolması”, kurban “kurban”, penczere“pencere” vs. (Naciye Güngörmüş, “Macarcadaki Türkçe Kökenli Sözcüklerde Anlam Değişmeleri ve Anlam Kaymaları”, Türkçenin Dünya Dillerine Etkisi (29-30 Nisan2004), Akçağ Yayınları, Ankara 2004, 179-200).
Yazının kullanılmaya başladığı dönem, ms. 8. yüzyıldan itibaren, Türklerin dahahareketli olduğu, yazılı metinler sayesinde kültürel ilişkilerinin daha ayrıntılı takip edilebildiği bir dönemdir. 8.-10. Yüzyıllarda Türkçenin Çince, Soğdca, Toharca ve Moğolca gibi dillerle olan teması daha ayrıntılı bilinmektedir.
En önemli metinler olan Kültigin ve Bilge Kağan yazıtlarının birer yüzlerinin Çince olması, Türklerin Çince ile temaslarının derecesini göstermektedir. Türkçeye Çinceden giren inci, mantı, çay, sin “mezar”, tayfun vs. gibi birçok kelime vardır. Çincedeki Türkçe ödünçlemeleri tespit etmek ise Çin yazısının özelliğinden dolayı güçbir iştir. Son zamanlarda yapılan bir araştırmada Çincede Türkçe kökenli veya Türkçe üzerinden geçmiş 300 kadar kelime tespit edilmiştir. Bunların bir kısmı Hun döneminden girmiş kelime veya unvanlar, bir kısmı ise sonraki dönemlerde girmiş kelimelerdir.
àiwūchì “Danışma bürosu” < Tü. Ayruçï; bā’érsī “pars” < Tü. Bars; àidēng nínglí“Ay tanrısı” < Tü. aï-tängri; bùérhūtì “Kartal” < Tü. Bürküt; dēnglì “Gök, ilah” < Tü.Tängri; kèdūn “Hatun, Hükümdar eşi” < Tü. Qatun; sū “Su” < Tü. Su; wūshākè “Küçük”< Tü. Ušaq vs.3
Türkçenin Orta Asya’da yoğun temas hâlinde olduğu diller arasında Soğdca,Toharca Sanskritçe gibi Hint-Avrupa dil ailesine mensup dillerden bahsedilmelidir.
Uygur Türklerinin 8. Yüzyılın sonlarından itibaren Sogd alfabesini ve bu alfabeye dayalı Uygur alfabesini kullandıkları görülür. Yeni girilen Maniheizm ve daha sonra Turfan bölgesinde yayılan Budizm tesiriyle bu inanışların temel kitapları Türkçeye çevrilmiş, birçok kavram Çince ve Sanstkritçeden Türkçeye geçmiştir. Soğdçanın uştmah “cennet” kelimesi Türkçede uçmak olarak yüzyıllar boyunca yaşamış, sonra yerini cennet’e terk etmiştir. Yeni “cehennem” anlamında kullanılan tamu kelimesi de Soğdcadan alınmış bir kelimeydi. Yunus Emre’nin bir şiirinde şöyle geçer:
3 Alimcan İnayet, “Doğrudan ve Dolaylı olarak Çinceye Geçen Türkçe Kelimeler Üzerine”, TürkDünyası İncelemeleri Dergisi / Journal ofTurkish World Studies, Cilt: VI, Sayı 1, Sayfa: 81-99, İzmir 2006.
Yidi tamu sekiz uçmak herbirinün vardur yolı Hed bir yolda bin çârşû Allâh sana sundum elüm Soğdcadan dilimize geçmiş bir başka kelime de kent’tir (< kend). AzerbaycanTürkçesinde “köy” anlamında kullanılan kelime, Türkiye Türkçesinde Dil Devriminden sonra şehir yerine kullanılmaya başlanmıştır.Çanaç “korkak, gevşek”, çömerük “gözü az gören”, karşı “Han sarayı” gibikelimeler de Toharcadan Türkçeye geçmiştir.
Tarih: 2020-11-27 11:35:55 Kategori: Türkçe
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx